“Estos días azules
y este sol de la infancia”.
“Bu kederli günler
Ve çocukluğun o sıcacık güneşi”
Sadece bu iki dize, koskoca bir iç savaşın özeti olabilir. Savaş ortasında kalmış insan öykülerinin iki dizelik özeti. Bugünün gerçeği ile geçmişin hayali kol kola girmiş. Geride terk etmek zorunda kaldıkları harabeye dönmüş bir evin acısı, ötede neyle karşılaşacaklarını bilmedikleri bir yabancı diyar. Çaresizlik, mutsuzluk, umutsuzluk, acı ve ölüm…
Bu satırlar yazılırken savaş resmen sona ermemiş, kimin kazanacağı büyük oranda belli, ama resmen sona ermesi 1 Nisan 1939’da olacak. Bu kahır dolu dizeleri Machado’ya yazdıran sadece bir bilinmeze yolculuk değil, bu bilinmez yolculuğu açlık, hastalık ve soğuk eşliğinde, üstelik de 85 yaşındaki annesiyle yapıyor oluşu da değil, bilinmezlik onu en çok üzen. Çok sevdiği ülkesinden ayrılmak zoruna kalışı ile ona bir daha ne zaman döneceğini bilemeyişinin verdiği acı. Bu nedenle terazinin bir kefesinde “bu kederli günler” dururken, diğerinde “çocukluğunun sıcak güneşi” duruyor. Şubat soğuğunda üşüyen vücudunu çocukluğunun sıcak hatıralarıyla ısıtmak istiyor. Belki bu acı dolu günlere bir merhem arıyor Machado, ama bulamayacak. Çünkü bu satırları kaleme aldıktan çok kısa bir süre sonra, ülkesinden uzakta, savaştan kaçarken konaklamak zorunda olduğu ücra bir Fransız kasabasında hayata gözlerini yumacak. Öldükten sonra cebinden çıkan defterde ise bu iki satır bulunacak.
1885’te Sevilla’da doğan Antonio Machado eğitimine Madrid’te devam eder. Laik eğitim veren “Institución Libre de Enseñanza”da eğitim alır. Burada aldığı eğitim hayat görüşünün şekillenmesinde önemli rol oynayacaktır. İlk şiir kitabı Soledades’i (Yalnızlıklar) yirmi sekiz yaşındayken çıkarır. Arkasından şiirlerini topladığı diğer büyük eserleri gelecektir: Soledades, Galerías. Otros poemas (Yalnızlıklar, Galeriler. Diğer Şiirler) , Campos de Castilla ( Kastilya Kırları) Aynı zamanda Fransızca öğretmenliği yapıyor oluşu, onun, Fransız edebiyatı ve özellikle Fransız şiiri ile felsefe metinleri konusunda zengin bir donanım kazanmasını da sağlar. Şiirin yanında gazete yazıları, tiyatro oyunları da yazar. Özellikle İç Savaş’tan önceki yıllarda Segovia’da Fransızca öğretmenliği yaptığı sırada her hafta sonu Madrid’e gelerek, kardeşi Manuel Machado ile tiyatro oyunları yazar. Bu birliktelik savaşın patlak verdiği 1936’ya kadar sürer. Çünkü, savaş başladığında Antonio Machado, Cumhuriyetçiler’in safında yer alırken, kardeşi Manuel Machado, Franco’yu destekleyecektir. İki kardeşin yolları savaş ile ayrılır ve bir daha da kesişmez. Antonio Machado, Collioure’de 22 Şubat 1939’da ölürken, kardeşi Manuel Machado, Frankist düzenin en önemli şairlerinden birine dönüşür. 1947’de ölene kadar, Milli Şef Franco’ya ve İspanya’nın yeni düzenine övgü dolu dizeler yazar.
İç savaşta bir kardeş kurşunuyla ölmek mi daha trajik, kardeş kurşunuyla ölmemek için kaçarken ülkenden uzakta ölmek mi? Bu iki dize, aynı iki soru arasında Machado’nun da kaldığını, ama kesin bir yanıt bulamadığını gösteriyor sanki. İlk dizesi ile savaşı ve savaştan kaçmanın acısını aktarırken, ikinci dizesi ile artık çok uzaklarda olan çocukluğuna bir ağıt yakıyor. Bir ölümden kaçarken başka bir ölümden korkuyor. Ama her türlü ölüyor Machado. Özleyerek ölüyor. Çocukluk bir kayıp cennet. Çocukluğunun güneşini özleyerek ölüyor Machado.
Ünlü şair! Büyük İspanyol şairi! İspanya’nın ünlü büyük şairi Antonio Machado! Bir daha ne ülkesine ne de o özlediği çocukluk günlerine dönebilecek! Ölmeden önce yazdığı bu iki satır ise sonsuza kadar yaşayacak! Bize savaşın soğuk ve acımasız yüzünü her daim hatırlatacak! Sebepleri sayfalar dolduran savaşların kocaman tarafları arasında kalmış küçük insanların büyük hikayelerini iliklerimize kadar işleyerek!
Yorumlar
Yorum Gönderme